Bursa Vatan Medya Gurubu, bayrakhaber.com köşe yazarı Cüneyt Bülent Şeker son yılların flaş baskı aracı olan “Topuk Kanı” konusunun ayrıntılarını kaleme aldı. İşte o yazı…
Köşe yazarımız Cüneyt Bülent Şeker makalesinde;
“ONEDİYO” NE DİYO?
“Onedio” isimli haber sitesi Özdemir ailesinin topuk kanı hakkındaki basın açıklamasını “Bazı dini cemaatler örgütlüyor, Tehlike büyüyor, Topuk Kanı Karşıtı Aile Bebeği İçin Bakanlık Devrede.” başlığı ile servis etti.(EK-1)
Pekiyi bu müthiş bilginin kaynağı nedir? Tabi ki işkembeleri!
Bir fotoğraf karesinde bir sakallı ile bir örtülüyü yan yana görünce (Kadını annesi zannederek) mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlamışlar.
Aşı-Topuk kanı reddi yapan aileler çok çeşitli çevre, dini anlayış ve siyasi görüşe sahip olmalarına karşın bunları bir cemaat, hatta bir terör örgütü gibi göstermek için yoğun bir çaba içerisindeler.
Çocuğun (Gerçek) annesi; basın açıklaması Bursa da yapılacağı, Edremit-Bursa yolu çocuk için yıpratıcı olacağı, (Kendisini de biraz rahatsız olduğu) için gelemedi.
İHA’nın basına servis ettiği haberde fotoğrafta görülen örtülü hanımefendi ise; “Büyük Uyanış Derneği” adına basın açıklamasına destek vermek için gelmişti, dernek adına bir açıklama yapması da düşünülüyordu, ama mümkün olmadı.
Bende desteği için “Büyük Uyanış Derneğine” Twitter hesabımdan teşekkür etmiştim. (EK-2) Zaten aile adına basın açıklamasını baba “Atay Özdemir” yapmıştı.
Çocuğun (Basın açıklamasına gelemeyen) annesi şu yukarıdaki fotoğrafın sağında yer alan sarı saçlı hanımefendidir.
ARTIK BÜTÜN MESELEMİZ (İNSAN OLARAK) HAYATTA KALABİLMEK!
Ben bir avukat olarak bu topuk kanı baskısı sürecinin başından beri (Belki yüzlerce) aile ile temas ettim, bunların içinde (Örtülüsü-açığı, CHP’lisi-Ak Partilisi) her siyasi görüşte insan vardı ve aralarında ki en önemli ortak nokta çocuklarına çok düşkün aileler olmalarıydı…
Bunlar çocuklarına bir tıbbi müdahale söz konusu olduğunda araştıran, birden fazla doktordan görüş alan, özenli ailelerdi ki olması gereken de budur.
Çünkü günümüz tıp sistemi (Her insan farklı fizyolojiye sahip olmasına karşın) standart uygulamalar içerir. Sistem (İstisnalar hariç) insan değil kâr odaklıdır ve sağlık çalışanları hizmet ettikleri insanlara (Hata yahut kasıt ile) zarar verirlerse ceza alma ihtimalleri çok zayıftır. Bu dediğime Türkiye de yaşayan herkes bir vesile ile şahit olmuştur.
Covit-19 Sürecinden beri “Aşı-topuk kanı” baskısına ses çıkartmadıkları, hatta destekledikleri için dini cemaatleri ve bazı ünlü hocaları ağır şekilde eleştiriyorum. (EK-3) Desteklerini istemedim, ama cemaatlerden bir tanesi bile bize destek verse idi sesimiz bu kadar zayıf çıkar mıydı?
Ailenin bir cemaatle ilgisi-bağlantısı yok, yaşam tarzları itibarı ile böyle bir etkiye de açık değiller… Ama bir cemaat ile ilgileri olsa ne olur, bir cemaate katılmak ayıp mı, suç mu… Yahut bu ailenin haklı davasını/mücadelesini tek başına haksız hale getirmek için yeterli mi?
Ne oluyoruz böyle, 28 Şubat öncesine mi döndük?
Elbette “Onedio” gazetesinin “Dini cemaatler” den kastı “Müslüman Cemaatler…” Ailenin bir Yahudi veya mason cemaatine mensup olduğu düşünülseydi bu gazete yine “…Bazı dini cemaatler örgütlüyor, tehlike büyüyor…” başlığı atabilir miydi?
Ve sonra Türkiye deki her örtülü kadın cemaat mensubu mu? Topuk kanı vermediği için direnen aileler; “Cemaatçi bunlar, cahilliklerinden topuk kanı vermeyi reddediyorlar…” diye yaftalanmak mı isteniyor?
Ama ben size kimin başörtülü olduğunu söyleyeyim; Aile hakkında tedbir kararını veren (Edremit Aile Mahkemesi) hâkim Tuba A.S. başörtülü! Hadi bu gazete sahipleri onun hakkında da AKP’li-cemaatçi vs. diye haber yapmaya kalksınlar bakalım… Ama yapmazlar, çünkü işlerine gelmez!
Kars aile mahkemesi hâkimi Muhammed Koç’u ise (Velâyetten doğan tıbbi müdahaleyi ret hakkına saygı göstererek) topuk kanı hakkındaki tedbir talebini reddettiği için basın yolu ile linç etmeye kalktılar ve böylece tedbir kararını reddeden diğer hâkimlere ayar vermeye çalıştılar!
En çok da DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü-WHO) hegemonyasını reddetmesine ve “Ortaçağ tıp yöntemlerini kullanan” diye niteledikleri Aidin Salih’i (Tıp doktoru ve biyolog) kararında referans olarak göstermesine kızdılar. Bence asıl kızdıkları şey Aidin Salih’in kitaplarında Nebevi tıbbı kaynak olarak göstermesi ve “İslami Tıpçı” namı ile anılmasıydı…
Tabi bunu direkt olarak söyleyemediler. (Ek- 4) Eğer Kars Aile Mahkemesi hâkimi “O gücün…” emrine itaat edip, zorla topuk kanı alınması yönünde tedbir kararı vermiş olsaydı; değil ortaçağ tıbbını, taş devri tıbbını referans alsaydı dahi yine de onu alkışlarlardı. (EK-5 )
Günümüzde insanlar arasındaki en büyük ayrım; cemaatçi olmak- olmamak veya siyasi görüş farkı değildir, hatta din-mezhep farkı bile değildir, en büyük ayırım; Siyonist Global Şirketlerin kontrolü altında olan teknolojiyi “Bilim…” adı altında tanrılaştırarak yerleştirmeye çalıştıkları “Yeni Global Dünya Düzeni (Devleti)” taraftarı olmak veya olmamaktır!
Yani Ulus Devlet üstünde bir gücün egemenliğini kabul ediyor musun, etmiyor musun, (Erkeğin erkek, kadının kadın gibi olduğu) ulusal-milli değerlere bağlı kalmak istiyor musun, istemiyor musun, DNA da değişiklik yapan MRA aşıları ve topuk kanı gibi zaruret içermeyen (Kontrol amaçlı) tıbbi müdahalelerin (Bir bahane ile) zorla uygulanması taraftarı mısın, yoksa vücut dokunulmazlığı ve tıbbi müdahaleyi ret hakkının korunması taraftarı mısın, Bill Gates ve Klaus Schwab gibi “Nüfusunun azaltılması” gerektiği görüşünde misin, yoksa buna karşı mısın?
Yani artık meselemiz (Hak ve genetik olarak) insan “Olmak veya Olmamak…” meselesi! Hatta yukarıdaki son cümlem dikkate alınırsa “Var olmak veya olmamak” meselesi!
Bu son cümlemi abartılı buluyorsanız Türkiye deki nüfus artış ve (Gerçek) ölüm oranlarını bir araştırın derim. Dün sohbet ettiğim bir doktor arkadaşım “Çalıştığı hastanenin doğum bölümünün nerede ise sadece Suriyelilere çalıştığından…” bahsetmişti! Peki Türk ailelerin doğum oranları neden bu kadar düşük?
O yüzden artık kimsenin örtüsüne, sakalına, cemaatine, siyasi görüşüne kanmayın…
KIL, AYNI KIL DEĞİL Mİ?
Sakal demişken benim sakalımın da bu “Cemaatçi” yaftalamasında bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Böyle bir algı olsa da ben dini amaç ile sakal bırakmıyorum; bazen esiyor sakal uzatıyorum, bazen esiyor kesiyorum, bazen de top sakal bırakıyorum, şu aralar da sakal bırakmak hoşuma gidiyor. (EK- 6)
Belki bir gün Hacca gider, sakalımı okutturur dini amaçla sakal bırakırım… Ama bundan kime ne? Nedir bu insanları sakalına-dış görünüşüne göre etiketleme-yargılama furyası? Kıl, aynı kıl değil mi?
SORULARIM VAR SİZLERE…
Onedio haber sitesinin yazdığı yazıya ve altındaki yorumlara baktım ne cahilliğimiz kalmış ne de çocuğu tehlikeye atmamız! Ben de gazete sahiplerine ve yazı altına yorum yapanlara bazı sorular sormak istiyorum:
1-) Topuk kanı testleri ile sayılan altı (Genetik olduğu iddia edilen) hastalığı doğru teşhis edeceklerine kefil misiniz? Çünkü testlerde negatif çıkan çocuklar daha sonra hasta olarak teşhis edilebiliyor veya hasta teşhisi koyulan çocukların sonradan bu hastalıklara yakalanmadığı ortaya çıkabiliyor. (EK-7 ve EK-8)
2-) Hastalıkların doğru teşhis edildiğini farz edelim, bu hastalıkların tedavi edileceğine, en azından hastalıkların ilerlemesinin durdurulacağına kefil misiniz? Çünkü tedaviye rağmen hastalığı ilerleyen, ölen ve hatta tedavi olarak gösterilen ilaçları bıraktıktan sonra durumu iyiye giden çocuklar var. (EK-7 ve EK-8)
3-) Hastalığın doğru teşhis edildiğini ve doğru tedavi uygulandığını farz edelim, tedavi masraflarına kefil misiniz? Bunlar çok nadir hastalıklar edebiyatı yapmayacağım, çok nadir görülse de hastalık önemlidir, ama bu 6 hastalıktan önemli olan 3 tanesinin astronomik tedavi ücretlerini Devlet karşılamıyor. Yani topuk kanı için milletin kapısına mahkeme kararı-polis-jandarma ile dayanan sistem, bu çocuğun tedaviye geç ulaşması veya hiç ulaşamaması ile ilgilenmiyor, pekiyi sizce bu işte bir gariplik yok mu? (EK-9)
4-) Neden 6000 genetik, 500 metabolik hastalıktan sadece 6 tanesi taranmakta, diğer hastalıklar önemsiz mi?Ve neden topuk kanı alınmasına razı olmayan ailelere suçlu, hatta terörist muamelesi yapılmakta, Türkiye de çocuklara uyuşturucu satanların bile bu kadar üzerine gidiliyor mu? Eğer 6 hastalığın taranması için test vermemek suç ise (Ki değil) diğer hastalıkların taranmamasından dolayı kim suçlu? Bu bir çelişki değil mi? Tabi buradaki kastımız “Niye diğer testler de yapılmıyor” şeklinde yakınmak değil, aileler bu hukuksuz ve mantıksız baskından sonra “Bütün hastalıklar için test yapılsa dahi” tarama testlerini reddedebilir, çünkü artık haklı olarak sisteme güvenleri kalmadı. (EK-10)
5-) Doğar doğmaz bebeğin topuğundan kan alınmasının çocuğa zarar vermediğine kefil misiniz? Topuk kanı alımından sonra rahatsızlanan çocuklar var! (Benim müvekkillerim arasında da var.) Topuktan ve doğumdan hemen sonra kan alınmasının çocuğa zarar verdiğini, gerekli olmadığını, yanlış sonuç verebileceğini, testlerin çocuğun damar yolundan, hatta el üstünden alınmasının dahi daha verimli olduğunu, bu testlerin idrar tahlili yolu ile yapılabileceğini söyleyen doktorların olduğunu biliyor musunuz? (EK-7 ve EK-8)
6-) Topuk kanı analizi yapan (Dış bağlantıları da olan) test şirketlerinin kan örnekleri ve kan analiz sonuçlarının güvenliğini sağladığına kim kefil olabilir, siz kefil misiniz? Aile Sağlık Merkezlerinin, test şirketlerinin, ilaç firmalarının bu topuk kanı uygulamasından ciddi kazançlar sağlamasını geçelim, bir hizmet veriyorlar haklarıdır diyelim, ama bu testler neden Sağlık Bakanlığı bünyesinde yapılmıyor? Koca Koca Şehir hastaneleri diken bu sistem, birkaç test makinesi satın almaktan, onu kullanacak uzman bulmaktan aciz mi? Hele bu kan örnek ve analiz sonuçları ilaç şirketleri için hazine değerinde iken, hele hele Oktar Babuna örneği gözümün önünde iken. (EK-11)
7-) Topuk kanı vermeyen çocukların sağlığının tehlikede olduğunu nereden biliyorsunuz? Sağlık Bakanlığının topuk kanı veren çocuklar ile vermeyenleri karşılaştırdığı (Halka açık olarak yürüttüğü) bir bilimsel çalışması var mı? Bu çalışma sonucu topuk kanı vermeyen çocukların sağlığının daha kötü durumda olduğu istatistiksel olarak açıkça ortaya koyulmuş ve kanıtlanmış mı? Çünkü bu iddianın tek kanıtı bu dur. (EK-7)
Zorunlu topuk kanı uygulaması yerleşir ise bunun devamında (Hukuken) velayet ve tedaviyi ret hakkınızın ortadan kalkacağını, sistemin çocuklarınıza standart tedaviyi diretebileceğini biliyor musunuz? (EK-10)
9-) Çocuğun anne-babasının cahil olduğunu nereden biliyorsunuz? İkisi de üniversite mezunu olduğunu ve bebeklerini düzenli olarak özel bir hastaneye ve çocuk doktoruna götürdüğünü, gerekli test ve tahlilleri zaten yaptırdığını, topuk kanı ile taranmak istenen 6 hastalığın zaten çocuklarda mevcut olmadığını, çocuklarının gayet sağlıklı olduğunu, anne-babanın karşı oldukları şeyin; “Bebeğin bağışıklığı oturmadan, doğumdan hemen sonra ve topuğunun yarılması sureti ile kan alınması…” olduğunu biliyor musunuz, yoksa bilmeden atıp tutuyor musunuz?
10-) Bu çocuğu anne-babasından daha çok mu seviyorsunuz? Bin bir zahmet ile onu doğuran, bin bir emekle büyütmeye çalışan, onun başına gelirse hayatı kararacak olan, malını mülkünü, zamanını, hayatını onun için harcayan ve harcayacak olan siz misiniz?
11-) “Aşı-topuk kanı uygulaması” söz konusu olmadan önce hatırlamadığınız çocuklarımız üzerinde ne zaman söz ve hak sahibi oldunuz? Ne zaman bizim çocuklarımız (Çocuğun üstün yararını-sağlığını düşünüyoruz…) gibi klişe bahaneler ile istediğiniz zaman kanını alabileceğiniz kobaylardan farksız oldu?
12-) Bu soruları kendinize sorup cevapladıktan sonra bir de kendinize şu soruyu sorun; “Amaç sağlık taraması yaparak hizmet sunmak mı, yoksa (Zorla) topuk kanı toplamak mı?
Bu soruların cevabını tatmin edici bir şekilde vermeden aşı ve topuk kanı vermeyi reddeden on binlerce aileyi “Komplo teorilerine inanan cahiller, cemaatçiler vs.” diye yaftalayarak işin içinden çıkamazsınız, bu millet aptal değildir.
BİLİM Mİ? GÜCE TESLİMİYET Mİ?
Gerçek şu ki özellikle Covit-19 döneminden sonra (Aşı ve tedavilerden zarar görmeleri sebebi ile) insanlar sağlık sistemine güvenlerini kaybetmişlerdir. Şimdi ise “Sistem” istediklerini alabilmek için bu güven eksikliğini baskı ve hukuksuz zorbalık ile telafi etmeye çalışmaktadır.
Aileler ise topuk kanı baskısı ile hedeflenen şeyin çocuğun üstün yararı olmadığını, amacın “Velayet hakkından doğan tıbbi müdahaleyi ret haklarının ortadan kaldırılması…” olduğunu, bunun sonucunda standart tedavilere mecbur bırakılacaklarını, sistemin zorunlu müşterisi haline getirileceklerini, test-tedavi ve diğer tıbbi müdahaleler sebebi ile çocukları zarar görür ise haklarını da arayamayacaklarını görmektedirler!
Para kimde ise otorite ondadır, ilaç kartelleri ise dünyanın en güçlü kartelleridir, DSÖ bunların emrindedir, birçok ülkedeki sağlık sisteminin kilit noktaları bunların elindedir, basını ve birçok kuruluşu rahatça manipüle edebilirler ve ediyorlar da! (Onedio gazetesindeki bu haber ile ilgili sponsorları inceler iseniz ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.)
Bu otorite tarafından önüne koyulan her şeye itaat edenlere; bilim taraftarı, aydın, ilerici bu otorite tarafından emredilen standart tıbbi uygulamaları sorgulayan, araştıran, gerektiğinde reddetmeyi seçenleri ise; cahil, bilim karşıtı, cemaatçi vs. yaftaları ile küçümsemek ancak düşünmeyi bırakmış veya insanlığını, vicdanını, kalemini satmış olanların yapacağı iştir.
Avukat Cüneyt Bülent Şeker
KAYNAK VE EKLER
(Ek-2) https://twitter.com/ekonomibursa/status/1835314836164526463
( Ek-3) https://twitter.com/ekonomibursa/status/1772532232101544301
https://twitter.com/ekonomibursa/status/1554121863353221125
https://twitter.com/ekonomibursa/status/1802015396079239196
https://twitter.com/ekonomibursa/status/1544401217958432774
(Ek-4) https://www.youtube.com/watch?v=QCq3-lQZwaw
(Ek-5) https://twitter.com/ekonomibursa/status/1827670010849898602
(EK-6) https://www.bayrakhaber.com/2022/08/02/cuneyt-bulent-seker-yazdi-is-mi-yok-isci-mi-yok/
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1744165X19300332
(EK-8) https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi
https://ahmetrasimkucukusta.com/2024/03/02/misafir-yazar/cocuklarda-topuk-kani-alinmasi-meselesi/
https://www.youtube.com/watch?v=y4E9p5wgopY&t=92s
(EK-9) https://twitter.com/ekonomibursa/status/1832105659770564886